Ay’ın Döngüleri, Menstrüel Döngüyü Etkiler Mi?

 

Fotoğraf: Anonim

 
 

Ay'ın döngüleri (evet, birden fazla döngüsü var!) ve regl olan bireylerin menstrüel döngüleri arasında bir bağ olup olmadığı, yüzyıllardır üzerinde düşünülmüş ve fikir yürütülmüş bir sorudur. 

Nasıl ki Ay'ın farklı fazları varsa (yeni ay, dolunay, vs), menstrüel döngünün de benzer şekilde farklı evreleri bulunur: Menstrüasyon, Foliküler Faz, Ovülasyon ve Lüteal Faz. Dolayısıyla, özellikle eski çağlarda, doğayla bugüne kıyasla çok daha iç içe yaşayan — güneşin doğuşuyla uyanan, en tepedeyken mola veren ve batarken eve dönüp, hava karardığında da uykuya dalan — topluluklarda bu iki döngü arasında bir ilişki olduğu düşüncesinin yaygınlaşması, çok da şaşırtıcı olmayabilir. 

Peki, böyle bir bağ gerçekten mevcut mudur? Gelin, var olan üç farklı teoriyi birlikte inceleyelim: 

1. Evet; Ay'ın döngüleri, menstrüel döngüyü etkiler.

Guangzhou’daki Canton Traditional Chinese Medical College’ın Jinekoloji departmanından Sung Ping Law, 1986’da yaptığı bir araştırma sonucu, iki döngü arasında bir link olduğunu savunur. Acta Obstetricia et Gynecologica Scandinavica dergisinde yer alan araştırmada, 16-25 yaş arası 826 kadın deneğin menstrüel döngüsü, farklı mevsimlerde 4 ay boyunca takip edilmiş. Araştırmanın konsepti ise Geleneksel Çin Tıbbı’nın temelinde yer alan “insanların fizyolojik ritimleri, doğadaki ritimlerle sinerji içindedir” inancı üzerine oturtulmuş. Araştırma sonucu, menstrüasyonların “büyük bir çoğunluğunun” yeni aya denk geldiğini fark eden Law, ovülasyonun da dolunaya denk geldiğini belirtmiş.

2. Hayır; Ay'ın döngüleri, menstrüel döngüyü etkilemez.

Daha yakın zamanlarda yapılan araştırmalar ise Law’ın bulgularına ters düşen sonuçlar sunuyor. Örneğin 2013’te, 74 kadının toplam 980 menstrüel döngüsünü bir sene boyunca takip ederek yapılan ve Endocrine Regulations Trusted Source dergisinde yer alan bir araştırma, Ay’ın döngüleri ile menstrüel döngüler arasında hiçbir ilişki olmadığını öne sürüyor.

Menstrüel döngü takibi için tasarlanmış bir mobil uygulama olan Clue’nun 2016’da yaptırdığı bir araştırma da toplam 7.5 milyon menstrüel döngünün verisini kullanarak, aynı çıkarımı yapıyor. Bu araştırmanın sonuçları ve analizi halka açık olmasa da Clue’nun veri bilimcilerinden Dr. Wheeler, “sonuçlara baktığımızda, regl başlangıç günlerinin ay boyunca rastgele günlere denk geldiğini görüyoruz” açıklaması yapmış. 

3. Ay'ın döngüleri, aralıklı olarak menstrüel döngüyü etkileyebilir.

Yukarıdaki siyah-beyaz teorinin ortasında bir ‘gri’ alan sunan üçüncü bir teori ise, Ay’ın döngülerinin kesintili de olsa menstrüel döngüyü etkileyebiliyor olduğudur. Science Advances dergisinde yayınlanan ve 32 seneye kadar düzenli olarak döngülerini takip etmiş 22 katılımcı üzerinde yapılmış yeni bir araştırma, bugüne kadarki araştırmaların sunduğu senkronizasyon teorilerinin ötesinde, daha incelikli bir ilişki olabileceğini savunuyor. 

Araştırmanın sonuçları şöyle: Döngüleri 27 günden uzun olan kişiler, Ay’ın iki döngüsüyle — parlaklık ve gravimetrik/yerçekimsel döngülerle — ara ara senkronize olabiliyor. Parlaklık döngüsü, Ay’ın Güneş’e göre konumu değiştikçe ve farklı fazlardan geçtikçe değişen ışık yoğunluğuyla ilgili bir döngü. Gravimetrik döngü ise Ay’ın, Dünya etrafında dönerken ara ara değişen çekim gücüyle ilgili.

Ay’ın yörüngesi eliptik olduğundan, bazen Dünya’ya daha yakın, bazen daha uzak kalabiliyor. Yerberi (Dünya’ya en yakın olduğu nokta)’den Yeröte (Dünya’ya en uzak olduğu nokta)’ye kadar geçen döngü, 27.5 gün sürüyor. Yörüngedeki konumuna göre ise Dünya’nın farklı bölgeleri üzerinde farklı çekimsel etkisi oluyor. Araştırmacıların vardığı genel sonuç ise, Ay’ın ışık yoğunluğu döngüsünün, menstrüel döngü üzerinde en etkili olan faktör olduğu. Bireyler yaş aldıkça senkronizasyon olasılığı azalsa da araştırmayı yürüten bilim insanlarının yorumu, eski çağlarda insanların üreme içgüdüleri Ay’la senkronizeyken, modern yaşam biçimleri — özellikle suni ışığa maruz kalış oranındaki yükseliş — bu ilişkiyi büyük ölçüde bozmuş olabileceği yönünde.

Suni Işık ve Sirkadiyen Ritim

Sirkadiyen ritim, Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki yolculuğunun, canlılar üzerinde yarattığı fizyolojik, biyokimyasal ve davranışsal ritim tekrarları olarak özetlenebilir. 

Yukarıda bahsettiğimiz ‘gri’ teorinin arkasındaki araştırmayı yöneten ve Würzburg Üniversitesi’ndeki Nörobiyoloji ve Genetik Biyomerkezi’nde görevli olan Prof. Charlotte Förster, sirkadiyen ritmi (özellikle uyku düzenini) büyük ölçüde etkileyen melatonin hormonunun, adet döneminden hemen önce tavan yaptığını ve bireyler menopoza yaklaştıkça düştüğünü fark etmiş. Farklı araştırmalar da dolunay ve suni ışık kaynaklarının da uyku düzenini bozma gibi etkileri olabileceği inancını destekliyor. Ancak Prof. Förster’ın esas cevaplamak istediği soru şu: Regl olan bireylerin zaman içinde giderek daha fazla suni ışığa maruz kalmaları, Ay’ın döngüleriyle aralarında olan bağı ve dolayısıyla senkronizasyonu bozmuş olabilir mi? 

Förster, henüz bu sorunun kesin bir cevabını bulamadıklarını, ama araştırmalara devam edeceklerini söylüyor. 

Biz de sonuçları merakla bekliyoruz…

 
 
 


Previous
Previous

Regl İzni

Next
Next

Tampon Vergisi